Öğrenme güçlüğünün kaynağı ya da nedenleri konusunda somut bilgiler olmamasına rağmen bireyin merkezi sinir sisteminde yaşanan sorunlardan kaynaklandığı düşünülen dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ya da matematik yeteneklerinin kazanımında ve kullanımında önemli ölçüde güçlüklerle kendini gösteren heterojen bir grup bozukluğu içeren genel bir terimdir (Topbaş, 1997).
Özel öğrenme güçlüğüne ilişkin alan yazında kavram tartışmaları 1930’lu yıllarından bugüne dek devam etmektedir. Bu kavram tartışmaları için net bir karar sağlanamamakla birlikte bu kavramın “öğrenme güçlüğü”, “öğrenme bozukluğu” ve “öğrenme yetersizliği” gibi terimlerle adlandırıldığı görülmektedir (Aral & Gürsoy, 2012; Pesova, Sivevska, & Runceva, 2014). Bunun yanı sıra, öğrenme güçlüğü için geçmişten bugüne kadar zihni işlemeyen (feebleminded), normal altı (subnormal), geri (backward), zihin engelli (mentally handicapped), zihin engelli bireyler (people with mental handicap), öğrenme güçlüğü olan bireyler (people with learning difficulties) ve öğrenme güçlükleri (learning disabilities) gibi pek çok terimin de kullanıldığı görülmektedir (Woods & Thomas, 2003).
IDEA’ya, (2004) göre öğrenme güçlüğü sözel ya da yazılı dili anlama veya kullanmayla ilgili olarak bir ya da daha fazla temel psikolojik süreçte ortaya çıkan temel akademik becerilerde güçlükler, algısal güçlükler, beynin zarar görmesi yani doğum öncesi, doğum ya da doğum sonrası gelişimsel bozuklukları içeren bir güçlüktür. Özel öğrenme güçlüğü ise, çocukluk döneminde görülen akademik beceri alanlarından bir yada birden fazla görülen bozukluktur (Policy ve diğ., 2008). Başka bir tanımda özel öğrenme güçlüğü, bilgi alış verişinde bilgiyi işlemleme süreçlerinde çocuğun yaşı ve doğal zekâsı ile tutarlı olmayan ve kültür ya da eğitim imkânlarının kısıtlılığı gibi çevresel faktörlerle açıklanamayan bir problem olarak ifade edilmiştir (Morrison, 2016).
Öğrenme güçlüğü ile ilgili günümüze kadar bu çocukların, bilgileri edinme süreci ve bu bilgileri işlemleme süreçleri , hatırlama stratejilerini kullanma, çevrelerini anlamlandırma, problem çözme becerileri, dili anlama ve kullanma ile düşünceler arasında bağlantılar kurmada güçlük yaşadığı belirtilmektedir (Talbot, Astbury, & Mason, 2010). Öğrenme güçlüğü ile ilgili çok sayıda terimler kullanılmıştır. Bu terimler öğrenme güçlüğü olan çocukların dinleme, konuşma, okuma, yazma, anlama, matematik becerileri ve/veya sosyal becerilerin ediniminde yaşanan sorunlar için kullanılmaktadır (Reiff & Gerber, 1992). Bu çocukların tanı alabilmesi için okul döneminde okuma, yazma, aritmetik ya da matematiksel düşünme becerilerinde devam eden bir güçlük yaşamaları gerekmektedir (Cortiella & Horowitz, 2014). Bir öğrenme güçlüğü (aynı zamanda öğrenme bozukluğu olarak da adlandırılır) işlemsel bilgilere yönelik beynin kabiliyeti ile ilgili bir sorun olarak tarif edilebilir. Öğrenme güçlüğü çeken bireyler, akranlarıyla aynı şekilde veya hızlı bir şekilde öğrenemeyebilirler ve temel becerilerin geliştirilmesi gibi öğrenmenin belirli yönlerini zorlayıcı bulabilirler. Öğrenme güçlükleri iyileştirilemediğinden, etkileri bir bireyin yaşam boyu performansını etkileyebilir: akademik olarak, işyerinde, ilişkilerde ve günlük yaşamda… Bu etkinin en aza indirilmesi için, ebeveynler, öğretmenler, psikologlar, pedagoglar ve psikiyatrlar öğrenme güçlüğü çeken bireyin başarıya ulaşmasına yardımcı olabilmektedir. Yardımın amacına ulaşması için ne yapılacağının iyi bilinmesi gereklidir.
Motor işlevlerin özgül gelişimsel bozukluğu ve karışık özgül gelişimsel bozukluklar başlıkları, alt başlıklara ayrılmamıştır. Yapılan bu sınıflamanın daha çok okuma, heceleme ve motor beceriler ile ilgili olduğu görülmektedir. Ayrıca, DSM IV Ruhsal Bozukluklar Tanı El Kitabında belirtilen özel öğrenme güçlüğünü okuma bozukluğu, matematik bozukluğu, yazılı anlatım bozukluğu ve başka türlü adlandırılamayan öğrenme bozukluğu olarak dört alt başlık altında toplamıştır (American Psychiatric Association, 2000).