Merhaba Sevgili Ebeveynler;
Çalışmalarımda sıklıkla bahsettiğim bir konu ve bugün kaleme alan Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan”Çocuklarımıza özellikle 0-3 yaş arasında telefon ya da tablet verip yalnız bırakmak onları otizm adayı haline getirir. Duygusal ihmal çocuğa zarar verir” dedi, ebeveynlere uyarılarda bulundu.
Sağlık Bakanlığı’nca otizmli bireylerin aileleri için ‘Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) Aile Rehberi’ hazırlandı. Otizm sıklığının 20 yılda 200 kat arttığı belirtilen rehberde, fazla teknolojik alet kullanımına dikkat çekildi.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, otizm spektrum bozukluğu da denilen otizmin nöro gelişimsel bir hastalık olduğunu belirterek, hastalığın geniş bir yelpazede farklı özelliklerle görüldüğünü belirtti.
“BU ZİHİN KURAMI SADECE İNSANDA VAR”
Asperger sendromunda bireyin çok zeki olmasına karşın sosyal ilişkilerinin çok zayıf olduğunu belirten Tarhan, “Asperger sendromunda kişinin mantıksal zekası çok yüksek. İki ay sonra ayın 28’inin hangi güne denk geldiğini hemen hesaplıyor ve söylüyor fakat oturup birisiyle sohbet edemiyor, konuşamıyor. Herkes gülüp espri yapıyor, o anlayıp gülemiyor, katılamıyor. Duygusal okuryazarlığı zayıf. Bu zihin kuramı sadece insanda var. Diğer canlılarda yok” ifadelerini kullandı.
Tarhan, ileri düzeydeki otizmli çocuklarda genetik olarak zihin kuramı oluşturmayla ilgili gen olmadığını aktararak, yapılan çalışmaların otizmin yüzde 10-15’inin genetik kaynaklı, yüzde 70-80’inin ise sonradan geliştiğini gösterdiğini kaydetti.
Otizmli bireylerde ince motor beceriler ve kaba motor becerilerin olmasına rağmen kişinin duygusal aktarım yapamadığını belirten Tarhan, “Otizmli bir çocuk, zamanında yürüyebiliyor. Mesela 1 yaşında yürüyor ama gecikmiş konuşma ortaya çıkıyor. Çocuk sosyalliği ve duygusallığı öğrenemiyor. Herkes güldüğü zaman o gülemiyor. Duygusal aktarım yapamıyor. Göz teması kuramıyor. Beyni daha çok kolay öğrenmeye yönelik şeylerle ilgileniyor. Mesela ileri otistik bir çocuğu kucağınıza alınca kutu gibidir ve tepki vermez. Ama sağlıklı bir çocuk kolayca bir ilişki kurabilir” değerlendirmesinde bulundu.
“AİLELERİN ÇOCUKLARINI ÇOK İYİ GÖZLEMLEMESİ GEREKİYOR”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ailelerin çocuklarını çok iyi gözlemlemesi gerektiğine dikkati çekerek, “Çocuk göz teması kuramıyorsa, duygulara karşılık veremiyorsa, anne ve babanın gülümsemesine karşılık veremiyorsa otizmden şüphelenmek lazım. Otizm, 1 yaşında bile yakalanabiliyor. Çocukta gecikmiş konuşma varsa genelde 3-4 yaşında yakalanıyor. Gecikmiş konuşmadan başka diğer öncül belirtiler de bulunuyor” ifadelerini kullandı.
Tarhan, çocuğun otizm olma riskinin daha önceki yıllara oranla artış gösterdiğini aktararak, şunları kaydetti:
“Son yıllarda resmi istatistiklere göre, yüzde 200 arttı. Artan kısmı genetik olan otizm değil, öğrenilmiş otizm. Kişi normalde otistik olmaz ama aile bağlarının zayıf olması, sosyal öğrenmenin zayıf olması, duygusal öğrenmenin zayıf olması, tek yönlü öğrenme olduğu için çocuk sadece belli bir alanda başarılı oluyor. Diğer alanlarda başarısız oluyor. İzole bir şekilde yalnız oluyor. Şu anda sosyal izolasyon ve yalnızlık insanlığın, gençlerin hastalığı durumunda. Otizm, aslında içe kapanıklık ve yalnızlık hastalığıdır. Otistik kişi ayrı bir dünyada, ayrı bir hayat içerisinde yaşıyor. Temel ihtiyaçlarının karşılanması yeterli oluyor, otistik kişi başka bir şey aramaz.”
Öğrenilmiş otizmin genellikle yatkınlık geni olanlarda hızla çıktığını aktaran Tarhan, otizmin, yatkınlık geni olmayanlarda çok ileri derecede uyaran mahrumiyeti varsa ortaya çıkabildiğini bildirdi.
Tarhan, otizmin en büyük ilacının sosyal temas olduğunu belirterek, “Birebir eğitimle eksikler tamamlanır ama kişinin sosyal ve fiziksel teması çok önemlidir. Sosyal medya kavramı yanlış kullanılıyor. Aslında sosyal medya, sosyal medya değil sanal medyadır. Orada sosyallik yok. Sadece sanal bir ortamda görüşme var. Sosyal olması için yüz yüze olması lazım, insanların birbirine dokunması lazım. Çocuk için de aynısı geçerlidir. Çocuğun koşması, oynaması, eğlenmesi lazım”ifadelerini kullandı.
“4 YAŞINA KADAR BUNU DÜZELTTİK, DÜZELTTİK…”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuklarda teknoloji kullanımının sınırlı ve kontrollü olması gerektiğini belirterek, tek yönlü uyarımın çocuğun üzerindeki olumsuz etkilerini şöyle anlattı:
“Teknolojinin bilinçsiz kullanımı çocuğu sosyal izolasyona götürüyor. Tek yönlü öğrenme yapıyor. Öğrenilmiş otizmin ilk belirtisi gecikmiş konuşmadır ve bu durum popüler psikiyatride klip sendromu diye geçiyor. Klip sendromunda çocuk tek yönlü mesaja maruz kalıyor. Genellikle bir müzik kanalı açık oluyor ve çocuk sürekli dönen klipleri izliyor. Çocuk herhangi bir çaba göstermiyor. Kafa yorma ve öğrenme yok. Sadece eğlence var. Çocuk kendini oraya kaptırıyor. Bu nedenle ‘ucuz bakıcı’ diyoruz. Anne de çocuğa tableti ya da akıllı telefonu veriyor ya da televizyonu açıyor. Çocuk tek yönlü maruziyet yaşıyor. Beyni sadece görsel algı alıyor. Çocuk sözcük üretme ihtiyacı hissetmediği için beynin o bölgesi köreliyor. 4 yaşına kadar bunu düzelttik düzelttik, düzeltmedik ondan sonra beyin kendini kapatıyor. Ondan sonra öğrenmek çok zorlaşıyor. Çok özel çaba ve eğitimlerle oluyor.”
Teknolojiden kaçınmanın mümkün olmadığını vurgulayan Tarhan, “Özellikle teknoloji ile ilişkimiz bizim sosyal ilişkimizin bir parçasıdır. Teknoloji ile ilişkimiz sağlıklı değilse biz çocuklarımızı otizm adayı yaparız. Bunu kesinlikle çok açık söyleyebiliriz. Çocuklarımıza özellikle 0-3 yaş arasında telefon ya da tablet verip yalnız bırakmak onları otizm adayı haline getirir. Duygusal ihmal çocuğa zarar verir”uyarısında bulundu.
“OTİZMİN EN BÜYÜK ÖZELLİĞİ EMPATİ YOKSUNLUĞUDUR”
Tarhan, çocukların iletişim kurmayınca hayatı öğrenemediğini belirterek, hayvan beyninin öğrenmiş olarak dünyaya geldiğini, insan beyninin ise insani değerleri dünyaya geldikten sonra öğrendiğini bildirdi.
Çocuğun empatiyi öğrenmesi gerektiğini aktaran Tarhan, ‘Otizmin en büyük özelliği empati yoksunluğudur, başkalarının duygularını okuyamazlar. Kendi duygularını da çoğu zaman okuyamazlar. Empati yoksunluğu, bu asrın en büyük sorunudur. Şu anda dünyanın en çok yoksulluk ve fakirlik çektiği alandır. Bu manevi fakirliktir. Onun da ana konusu empati yoksunluğudur’ ifadelerini kullandı.
Tarhan, büyükşehir yaşamının çocukların sosyalleşmesindeki engellerden biri olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Eskiden çocuğun yürümeye başladıktan sonra arkadaşları oluyordu. Mahallede arkadaşları ve komşuları vardı. Onlarla sosyal temas içinde hayatı öğreniyordu. Ama şimdi apartman çocuğu. Annenin başka imkanı yok, çocuğu sosyal medya ya da akıllı telefona bağlıyor. Bu çocuğa zarar veriyor. O nedenle çocuğun sosyalleşmesi için 3 yaşında kreşe verilmesi öneriliyor. Çocuk, annesi ve babası dışında başka kimseyi görmüyorsa her gün 2-3 saatlik sosyal alanlara götürülmesi lazım. Anaokulu ve okul öncesi eğitimler çok önemli. Okul öncesi eğitim iyiyse çocuk otizmle ilgili risk grubundaysa direk otizm başlamayabiliyor. Okul öncesi 0-3 yaş eğitim bütün dünyada otizmin çaresi olarak düşünülüyor.”
Oyunun çocuğun gelişiminde çok önemli bir yeri olduğunu aktaran Tarhan, “Çocuğun en ciddi işi oyundur. Çocuk, oyunda kendini ifade eder ve yaşar. Çocuğun en büyük iki ihtiyacı vardır; biri oynamak, diğeri de sevilmek. Bu ikisi varsa uyuyan otizm bile varsa canlanmıyor. Riski varsa da risk grubunda tetiklenmiyor”değerlendirmesinde bulundu.
Bağ odaklı çalışmalarım sayesinde bende bir çok danışanımda duygusal ihmallerin çocuk gelişimi üzerindeki derin izler bıraktığının kanısındayım. Bize ulaşan ailelerimizde 0-6 yaş döneminde öncelikli çalışmalarımdan biri bağlanma konusu olmuştur. Herhangi bir etkenden kaynaklı sorundan dolayı anne ve bebek arasında yaşanan bağlanma sorunlarına psikolojik temelli müdahalelerde bulunmak sürecimizi daha sağlıklı hale getirmektedir. Çocuk gelişiminde sorun ne olursa olsun yeniden bağlanma çalışmaları yüz güldürmektedir.
Çalışmalarımdan bahsederken eğlenerek ve etkileşime geçerek bebek ya da çocuğun hayatında çok büyük değişimler oluştuğunu gördüğümüz bir diğer yaklaşımdan kısaca bahsetmek gerekirse ;
DIR FLOORTİME
DIR yöntemi nedir?
(D) Gelişimsel , (I) bireysel farklılıklar, (R) İlişki temelli yaklaşım Dr.Stanley Greenspan ve Dr.Serena Wieder tarafından geliştirilmiş kapsamlı ve multidisipliner bir metottur. Çocuğa bir bütün olarak yaklaşır ve çocuğun diğer insanlarla etkileşimine odaklanır. Bu yöntemin felsefesine göre çocuk mutlaka duygusal olarak kendi dünyasındaki insanlara bağlanır ve bilişsel-duygusal gelişimi için onlarla etkileşime girme becerisini gösterir.
Öğrenme duygusal gelişimden ayrı olarak oluşmaz onunla birlikte gelişir. Bu yüzden DIR yaklaşımı çocuğun doğal olarak ilgilendiği şeylerden başlar ve buradan devam eder.
Çocuğun diğerleriyle etkileşimindeki bu zorlanmaları biyolojik temelli duyusal işlemleme sorunlarından kaynaklandığı ve bu yüzden çocuğun kendi etrafındaki dünyasından bir anlam çıkartmasının-yanıt vermesinin etkilendiği düşünülür. Bunun sonucu olarak çocuğun ilişkileri, öğrenmesi ve diğerleriyle etkileşimi rayından çıkmış gibi görülür, böylece çocuk kişiler arası dünyadan kendisini geri çeker. DIR yaklaşımında ilk hedef çocuğun zorlandığı duyusal alandaki çalışmalarla ailesiyle anlamlı bir etkileşim kurmasıyla başlar. Örneğin kendi dünyasında olan ve diğerleriyle ilişki kurmayan bir çocuğa ilk olarak ilişkideki güzelliği daha coşkulu sunarak onu bizim dünyamıza doğru çekmek olacaktır.
DIR çocuğun duygularını, ilişkilerini gelişimsel seviyelerini ve duyusal bilgiyi alma ,işlemleme ve yanıtlamadaki bireysel farklılığını bakıcılara da öğretilmesi gerektiğini vurgular. Sosyal-duygusal fonksiyonlar, iletişim, düşünme, öğrenme, motor beceriler, vücut farkındalığı, dikkat gibi çocuğun tüm gelişimsel alanlarındaki becerileri üzerine odaklanır. Daha az olarakta özelleşmiş akademik beceriler üzerine odaklanır, çünkü sağlam bir temel ile bu beceriler hazır olarak edinilebilmektedir.
Gelişimsel: Çocuk emosyonel, sosyal ve bilişsel olarak nasıl gelişim gösteriyor. Örneğin diğerleriyle bağlantı kuruyor ve etkileşim başlatıyor mu? İletişim sırasında jestlerini kullanabiliyor mu? DIR çocuğun başarması gereken 6 aşamaya bakar bunlar;
– Ortak ilgi – dikkat
– Bağlantı kurma
– Jestleri kullanarak karşılıklı amaca yönelik etkileşim
– Karşılıklı problem çözmeye yönelik etkileşim
– Duygusal fikirler
– Fikirler arası köprü kurma soyut düşünme, nedensellik
DIR’de ailenin rolü çok önemlidir. Aile çocuğuyla olan etkileşiminde belirgin değişim yapmalı, yerde çocuğuyla belirli bir zaman geçirmeli ve onun dünyasının bir parçası haline gelmelidir.
Sevgiler Pınar,