3. YAYGIN ÖĞRENME GÜÇLÜKLERİ
3.1. Okuma Bozukluğu (Disleksi)
Çocuklarda görülen okuma güçlüğü bireyin yaşı göz önünde bulundurularak, zekâ düzeyi ve zekâ yaşına uygun olarak aldığı eğitim göz önünde düşünülerek, okumayı doğru yapma ve okuduğunu anlama çalışmalarında ortalamanın altında olan okuma güçlüğü olarak tanımlanmıştır (American Psychiatric Association, 1994). Okuma güçlüğü, çocuk okula başlayıncaya kadar fark edilmeyen bir problemdir. Bu çocukların zeka düzeyleri normal olmakla birlikte okumada güçlükler görülebilir. Okumaya ilişkin en büyük sorunlardan biri bir çok sözcüğü tanıyor olmasına rağmen çocukların okuma sırasında harfleri bağlamada ve birleştirmede güçlük yaşamalarıdır. Bir başka görülen sorun ise sözcük içinde ayrıntılara dikkat etmek yerine, daha çok sözcüğü tanımaya dikkat ederler.
Padget, Knight, ve Sawyer (1996), okuma bozukluğu ile sık sık beraber meydana gelen aynı zamanda diğer güçlük yaşadığı alanları da içeren bir tanım yaparak, bu güçlüğün en temel kaynağında dil sorunu olduğu görüldüğü ileri sürülmüştür. Okuma güçlüğü yaşayan çocukları anlatan en doğru ifade, okuma ve yazma alanlarında yazım hatası zayıflığı ve bununla birlikte bellek, sıralama, gruplama, konuşma dili, motor beceri alanlarındaki güçlükler olduğu vurgulanmaktadır. Bunun bir sonucu olarak öğrenme güçlüğü olan bireyler yazı dilinde ve dili kullanmada oldukça güçlük çekmektedir. Görsel olarak algılama sorunları ve hafıza sorunları yaşamaktadır. Uzaklık, derinlik, boyut algıları zayıf olduğundan, nesnelerin boyutlarını, şekillerini, uzaklıklarını kavramakta zorluk yaşayabilirler. Öğrenme güçlüğü olan çocuklarda ters algılama sorunu olduğu için bazı harf ya da sayıları karıştırır, ters okurlar . Okuma sırasında göz taraması ve izlemesi zayıftır. Yapılan metin okuma çalışmasında satıları, heceleri, kelimeleri atlayabilir yerini kaybedebilmektedir.
3.2. Matematik Öğrenme Bozukluğu (Diskalkuli)
Genel olarak öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar okuma ve yazma alanlarında zorluk yaşadıkları için normal gelişim gösteren çocuklar gibi matematiksel problemleri çözerken aynı performansı gösteremeyebilirler. Akıl yürütme, problem çözme gibi karmaşık işlemleri çözmek özellikle matematik öğrenme bozukluğu alanında güçlük oluşturmaktadır. American Psychiatric Association, (1994) matematik öğrenme bozukluğunu bireyin matematiksel becerilerinin çocuğun yaşı ve zekâ düzeyi ile alınan eğitimleri göz önüne alınarak ortalamanın altında olması şeklinde tanımlanmıştır. Geary ve Hoard, (2001) araştırmaları sonucunda matematik öğrenme bozukluğunu, aritmetik işlem beceri yeteneğini etkileyen bir tür beyin hasarı olarak tanımlamıştır.
Matematik öğrenme güçlüğünün belirti göstergeleri farklı şekillerde olabilmektedir. Erken çocukluk döneminde ortaya çıkan matematik ile ilgili problemler genellikle saylar ile ilgili olabilmektedir. Sayıların niteliksel ve niceliksel ilişkileri öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların anlamasını zorlaştırmaktadır. (Geary & Hoard, 2001). Daha ileriki yaşlarda, görsel ve motor alandaki yetersizliği olan bireylerin, verilen şekli doğru istenilen düzeyde kopya etmede, sayısal işaretleri anlamlandırma ve kavramada, defterde veya çalışma yapraklarındaki yazacağı yeri belirlemede zorluklar yaşadıkları görülmektedir.
3.3. Yazılı Anlatım Bozukluğu (Disgrafi)
Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklarda yazılı anlatım bozukluğu genellikle ince motor beceri ve kaba motor beceri gelişimindeki yetersizlikler ile ortaya çıkan, çocukların okunaksız yazısı, harflerde bozukluk, yazım hataları ile tanımlanmaktadır. Yazılı ifade bozukluklarının genel tanımı içinde yer alan yazılı anlatım bozukluğu (disgrafi) terimi, okunaksız el yazısı ve yazım hatalarını içermektedir. Yazım hatası yapan çocuklarda okuma güçlüğü de görülmektedir. Birbirinin kombinasyonu olarak ta bazen görülmektedir. Bu açıdan bakıldığı zaman okulda çocukların eğitim ve öğretim hayatının en önemli yapı taşını oluşturmaktadır. Bu alandaki başarısızlık çocuklarda heyecana ve içe kapanmaya neden olmaktadır. Yazım hatalarına erken dönemde müdahale edilmez ise, çocuk elini gerektiği gibi kullanamamaktadır.
3.4. Başka Türlü Adlandırılamayan Öğrenme Bozukluğu
Okuma, matematik ve yazılı anlatım öğrenme sorunlarında gösterilen belirtilerden her hangi birini tam olarak karşılamadığı durumlarda, bireyde var olan öğrenme güçlüğünü ifade etmede bu kategori kullanılır. DSM-IV’ de (1994) bu kategori için verilen kriterler şunlardır: Çocuğun yaşı, zeka seviyesi ve yaşına uygun olarak aldığı eğitimin istenilen düzeyin altında olması yapılan testler sonucu ile birlikte değerlendirilen, çocuğun eğitimde göstermiş olduğu performans düzeyini akademik önemli ölçüde etkileyen her üç alandaki (okuma, matematik, yazılı anlatım güçlüğü) sorunların var olmasıdır (American Psychiatric Association, 2000).
4. ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ OLAN ÇOCUKLAR İLE İLGİLİ LİTERATÜRDE BULUNAN KURAMLAR
Alan yazında öğrenme güçlüğünün birçok tanımının olması nedeniyle bu bozukluğu nedenini anlamaya yönelik farklı alanda çeşitli çalışmalar ve bu çalışmaların farklı bulguları bulunmaktadır. Yıllar boyunca, öğrenme güçlüğü ile ilgilenen çok sayıda uzman uygun kavramsal bir tanım ve akabinde bu durum için işlevsel tanısal bir kriter üzerinde anlaşmak için çabalamışlardır. Uzmanların etkili tanı ve sağaltım yöntemleri geliştirmeleri için değerlendirme bilgilerini kullanmalarına yardım etme amaçlı çok sayıda kuram ve taslağın öne sürüldüğü görülmektedir.
Özel öğrenme güçlüklerinin temelini oluşturan bilişsel ve nöropsikolojik işlev bozukluklarını belirlemedeki en büyük ilerleme, okuma bozukluğu alanında gerçekleştiği görülmektedir. Boylamsal, genetik ve nöro-görüntüleme yöntemleri kullanılarak yapılan çok sayıda araştırma, öğrenme güçlüğü sahibi olan çocukların büyük bir bölümünde okuma güçlüklerinin nedeninin fonolojik süreçlerdeki bozukluklar olduğu yönünde güçlü kanıtlar ortaya koymuştur.
Özel öğrenme güçlüğü olan çocuk ya da genç dil alanında isteğe bağlı olarak konuştuğunda bir sorun görülmezken, kendisine bir soru yöneltildiğinde yanıtlamakta zorlanabilir, yanıtladığında bağlam dışı yanıtlar verebilir ya da kendisini ifade edecek doğru sözcükleri bulmakta güçlük çekebilir. Kendini sözel olarak ifade ederken olduğu gibi, okuma yaparken, ince motor alanda yazı yazarken, aynı zamanda ip atlarken, bisiklete binerken de çeşitli sorunlar yaşar. Bunların dışında ise kaba motor becerilerinde olduğu gibi ince motor becerilerinde de sorun yaşarlar (düğme ilikleme gibi). Başat eli kullanmada zorluk yaşarlar ve genellikle el yazıları yavaş ve kötüdür.
Uzun yıllar boyunca, özel öğrenme güçlüğü ile ilgilenen çok sayıda uzman uygun kavramsal bir tanım ve akabinde bu durum için işlevsel tanısal bir kriter üzerinde anlaşmak için çabalamışlardır. Uzmanların etkili tanı ve sağaltım yöntemleri geliştirmeleri için değerlendirme bilgilerini kullanmalarına yardım etme amaçlı çok sayıda kuram ve taslağın öne sürüldüğü görülmektedir. Algısal-motor (Örn: Kephart, 1960), psikolinguistik (Örn: Kirk, McCarthy, ve Kirk, 1968), psikonörolojik (Örn: Johnson ve Myklebust, 1967), nöropsikolojik (Örn: Gaddes, 1980), ve fonolojik ve ortografik (Örn: Ehri, 1998; Frith, 1985) kuramlar ile Cattell-HornCarroll (CHC) kuramı (Örn: Carroll, 1993; Horn ve Noll, 1997), özel öğrenme güçlüğünün temelini oluşturan çeşitli boyutların daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmuşlardır. Bütün bu klinik ve istatistiksel kuramların merkezindeki bileşenlere bakıldığında, kişiye özel bilişsel süreçlerle ilgili olması ve bu süreçlerin kişilerin öğrenme sırasında çeşitli bilgileri toplamak, ayrıştırmak, işlemek, depolamak ve geri getirmek için işe koşulmasıdır ( Kavale, 2002). Tarihsel olarak baktığımızda, 1930-1940’lı yıllarda yapılan araştırmalarda öğrenme güçlüklerinin beyin hasarından kaynaklandığı ve nörolojik bir bozukluk olduğu ileri sürülürken ilerleyen zamanlarda bu kişilerin normal görünümlerinden dolayı beyindeki hasarın hafif olduğu varsayılıp “minimal beyin hasarı (minimal brain damage)” tanısı kullanılmaya başlanmıştır (Silver, 1993). Sonraki çalışmalarda beyin hasarı kesin olarak kanıtlanamadığından, özel öğrenme güçlüğünün MSS fonksiyon bozukluğuna bağlı olabileceği düşünülmüş “minimal beyin disfonksiyonu MBD” terimi ortaya atılmıştır.